2025 yılında Türkiye’nin dış politikası, bölgesel dinamikler ve küresel güç dengelerinin değişimiyle şekillenirken, Ankara’nın özellikle Suriye, Rusya ve İsrail ile ilişkileri kritik bir öneme sahip olacak. Bu ülkelerle olan ilişkiler, Türkiye’nin hem risklerle karşı karşıya kalmasına hem de fırsatlar elde etmesine yol açabilecek.
Suriye: İstikrar Arayışı ve Geri Dönüşlerin Zorluğu
Riskler:
- Suriye’deki iç savaş sonrası yeniden inşa süreci, hem Türkiye’nin sınır güvenliği hem de ülkedeki Suriyeli mültecilerin durumu açısından büyük bir belirsizlik taşıyor. Ankara’nın desteklediği grupların kontrolündeki bölgeler, hâlâ terör tehdidi ve çatışma riskiyle karşı karşıya.
- Türkiye ile Şam yönetimi arasındaki normalleşme çabaları, uluslararası güçlerin ve rejim yanlısı aktörlerin etkisiyle yavaş ilerleyebilir. Rusya’nın bu süreçteki yönlendirici rolü, Türkiye’nin manevra alanını daraltabilir.
Fırsatlar:
- Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde inşa ettiği güvenli bölgeleri daha geniş çaplı bir uluslararası destekle güçlendirebilir ve gönüllü geri dönüşleri artırabilir.
- Şam yönetimi ile yapılacak diplomatik görüşmeler, Türkiye’nin bölgedeki etkisini artırabilir ve sınır hattındaki güvenlik risklerini azaltabilir.
Rusya: Dengeli İlişkiler ve Enerji Bağımlılığı
Riskler:
- Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Batı’nın yaptırımları altındaki Moskova ile Türkiye arasındaki ekonomik ve enerji ilişkileri, Batı’dan gelecek eleştirilerle karşılaşabilir.
- Rusya, Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’daki etkisini sınırlamak için daha aktif bir politika izleyebilir. Ayrıca, Suriye’deki askeri varlığını artırarak Türkiye’nin sınır güvenliği politikalarını zorlaştırabilir.
Fırsatlar:
- Türkiye, Rusya ile enerji iş birliğini derinleştirerek enerji arz güvenliğini artırabilir. Akkuyu Nükleer Santrali’nin devreye girmesi, bu iş birliğinin önemli bir parçası olacak.
- Türkiye’nin dengeli bir dış politika ile hem Moskova hem de Batı ile iş birliğini sürdürmesi, ekonomik fırsatlar yaratabilir ve bölgesel bir arabulucu rolü oynamasına olanak tanıyabilir.
İsrail: Normalleşme Sürecinin Getirdiği Fırsatlar
Riskler:
- İsrail ile Filistin arasındaki gerilim, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşme sürecini zedeleyebilir. Özellikle Kudüs ve Mescid-i Aksa konusundaki hassasiyetler, Ankara’nın İsrail’e yönelik politikalarını zorlaştırabilir.
- Türkiye’nin Gazze ve Filistin’e verdiği destek, İsrail tarafından eleştirilirken, bu durum ekonomik ve ticari iş birliklerini yavaşlatabilir.
Fırsatlar:
- Türkiye ile İsrail arasında enerji iş birliği alanında büyük fırsatlar bulunuyor. Doğu Akdeniz’de doğal gaz iş birliği, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirebilir.
- Normalleşme süreci, turizm ve ticaret gibi diğer sektörlerde de ivme kazandırarak her iki ülkenin ekonomik kazanımlarını artırabilir.
Genel Değerlendirme: Risk ve Fırsatların Dengesi
2025 yılında Türkiye’nin dış politikası, çok boyutlu ve dengeli bir yaklaşımı gerektiriyor. Suriye’deki istikrar arayışı, Rusya ile dengeli bir ilişki ve İsrail ile normalleşme süreci, Türkiye’nin bölgesel ve küresel hedeflerini doğrudan etkileyebilir. Ankara, bu süreçte uluslararası iş birliğini artırarak ve diplomatik kanalları aktif tutarak, karşı karşıya olduğu riskleri azaltabilir ve fırsatları değerlendirebilir.
Türkiye’nin dış politika gündeminde yer alacak bu üç ülke ile ilişkileri, bölgedeki stratejik ağırlığını ve küresel arenadaki konumunu belirleyecek en önemli faktörler arasında yer alacak.
Yorum Yazın